Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

içi almamak

  • 1

    < içi> (das) Innere; (als) Unterzeug n; Zentrum n einer Stadt; Füllung f; Innen- (Hof usw); Inner-; Binnen-; Inlands-;
    iç açıcı erquickend; verheißungsvoll;
    iç açmak froh stimmen;
    İç Anadolu Inneranatolien n;
    iç bellek EDV innere(r) Speicher m;
    iç bulantısı Magengrimmen n;
    iç bükün GR innere Flexion f; Ablaut m;
    iç cep Innentasche f;
    iç ceviz Nusskern(gehäuse n) m;
    iç çamaşırı Unterwäsche f; Unterhosen f/pl;
    iç çekmek (auf)seufzen;
    -i iç etmek fam sich (D) etwas unter den Nagel reißen, einstecken;
    iç geçirmek tief aufseufzen;
    iç hastalıkları innere Krankheiten f/pl;
    iç hat Inlandsverkehr m; Inlandsfluglinie f;
    iç içe ineinander geschoben; Zimmer ineinander gehend; Person eng zusammen (stehend);
    iç merkez Erdbebenherd m;
    iç pazar Binnenmarkt m;
    iç politika Innenpolitik f;
    iç savaş Bürgerkrieg m;
    iç taban Brandsohle f;
    iç turizm Inlandstourismus m;
    iç tutmak Fruchtknoten ansetzen;
    iç türeme GR Sprossvokal m; Sprosskonsonant m;
    -in içi açılmak unp jemandem wird wieder froh zumute;
    içi almamak jemandem zuwider sein; jemandem nicht bekommen;
    içi bayılmak einen Widerwillen haben; fam unp jemandem ist flau;
    içi bulanmak, z.B. bundan içim bulanıyor mir ist schlecht davon;
    içi burkuluyor ihr wird das Herz schwer;
    içi çekmek gern haben wollen (A);
    içi dar kribbelig, ungeduldig;
    içim eziliyor mir ist beklommen zumute; mir ist übel;
    içi geçmiş er ist eingenickt;
    -in içi geniş unbekümmert;
    -in -e içi gitmek trachten (nach D), brennen (auf A);
    -in içi hop etti er wurde ganz aufgeregt;
    -e içi ısınmak jemandem zugetan sein;
    içi içine sığmamak seine Begeisterung ( oder Aufregung) nicht verbergen können;
    -in içi içini yemek sich (ab)quälen;
    -in içi kan ağlamak zu Tode betrübt sein;
    -in içi kararmak in Verzweiflung geraten; sich tödlich langweilen;
    -in içi sıkılmak sich langweilen;
    -in içi sızlamak betrübt sein;
    içi tez kribbelig;
    -in içi vık vık (oder fık fık) etmek kribbelig sein, nervös sein;
    -in içi yağ bağlamak selig sein; aufatmen;
    -in içi yanmak sehr durstig sein; fig dursten (nach D); betrübt sein;
    -in içinde kaybolmak wie verloren wirken (in D); Kleidung viel zu weit sein;
    -in içinden çıkmak fertig werden (mit D); hervorgehen (aus D);
    içinden geçmek jemandem in den Sinn kommen;
    içinden gelmek unp es ist (mir) ein Herzenswunsch;
    -e içinden gülmek innerlich lachen (über A);
    içinden konuşmak leise vor sich hin sprechen;
    içinden okumak still lesen; fam innerlich fluchen;
    içine almak in sich schließen; Fläche einnehmen;
    -i içine atmak fig in sich hineinfressen;
    içine çekmek einatmen; einsaugen; fig kapieren;
    N içine doğmak ahnen (A), fam es dämmert jemandem;
    içine etmek verpfuschen, verpatzen;
    içine gelmek jemandem in den Sinn kommen;
    -in içine işlemek jemanden schmerzlich berühren;
    içine kapanmak (oder çekilmek) fig sich in sich zurückziehen;
    çok içine çekilmiş ganz in sich zurückgezogen;
    içine kurt düşmek Argwohn hegen;
    -in içine sıçmak verpatzen;
    -i içine sindirmek sich (D) etwas einprägen;
    içine sindirmek vom Herzen einverstanden sein;
    içine tükürmek fam verpfuschen, verhunzen;
    içini açmak sein Herz erleichtern;
    içini boşaltmak freimütig gestehen; sein Herz erleichtern;
    içini kurt yemek in ständiger Sorge ( oder Angst) sein;
    içini çekmek (oder geçirmek) tief aufseufzen;
    içini dökmek sein Herz öffnen; sich aussprechen;
    -in içini kemirmek in ständiger Sorge sein;
    -in içini sıkmak jemandem peinlich sein, jemanden genieren;
    içini yakmak jemanden sehr betrüben;
    -le içini yemek bedrückt sein (von D);
    içinin yağı erimek jemanden tief erschüttern;
    içlerinden biri einer von ( oder unter) ihnen;
    kendi içlerinden aus ihren eigenen Reihen

    Türkçe-Almanca sözlük >

  • 2

    ",-çi 1. the interior, the inside, the inner part or surface. 2. see içinde. 3. insides, innards (internal organs of a person or animal). 4. (a person´s) true self, heart, soul: Merak etme, Safigül´ün içi temiz. Don´t worry, Safigül´s a good soul at heart. Eğer içinde varsa, bir yolunu bulup üniversiteyi bitirir. He´ll find a way to finish university, if he really wants to do so. 5. inner part (of a nut or seed), kernel; inner part (of a fruit), meat, flesh. 6. stuffing, filling (material used to stuff or fill something). 7. inner, inside; interior; internal. 8. domestic, internal (as opposed to foreign). 9. inland (as opposed to coastal). -ler acısı heartrending, heartbreaking. - açı interior angle. - açıcı gladdening, glad, cheering, heartening. -ini açmak 1. /a/ to pour out one´s troubles (to), unburden oneself (to). 2. /a/ to make one´s feelings clear to (someone who has annoyed or angered one). 3. /ın/ to cheer (someone) up, gladden (someone), gladden (someone´s) heart, lift (someone´s) spirits: Bu haber Nefise´nin içini açtı. This news gladdened Nefise´s heart. -ine alan including. -ine alma inclusion. -ine almak /ı/ to include, encompass; to hold, contain. -i almamak /ı/ 1. not to feel like eating (something). 2. to be reluctant to (do something). -ine ateş düşmek to suffer a grievous emotional blow. -ine atmak /ı/ 1. to keep (a worry, a problem) to oneself. 2. to store away in one´s memory (an insult which one has appeared to disregard). - bağlamak (for the kernel of a nut or seed) to become plump, fill its shell, hull, or husk. - bakla shelled broad beans. -ine baygınlıklar çökmek to feel like screaming (because one finds something extremely tiresome or exasperating). -i bayılmak 1. to feel faint (with hunger). 2. to feel full and thirsty (after eating too much rich food). -ini bayıltmak /ın/ 1. (for an over-sweet food) to make (one) feel sick. 2. to exasperate (someone) (by talking too much or dillydallying). -i beni yakar, dışı eli (yakar). colloq. Others only know his outward charm, whereas I know his inner nastiness. - bezelye shelled peas. -ini bir kurt yemek/kemirmek for a doubt to nag one. -ini boşaltmak 1. to blow one´s stack. 2. to pour out one´s troubles (to). -i bulanmak 1. to feel nauseated. 2. to get suspicious. - bulantısı nausea. -i burkulmak to feel a deep pang of sadness. - bükün ling. internal inflection. - cep tailor. inside pocket. -i cız etmek 1. suddenly to feel a tug at one´s heartstrings; suddenly to be touched to the quick. 2. suddenly to feel very sad, very dispirited, or very discouraged. - çamaşırı underwear. - çekmek 1. to sigh. 2. to sob. -i çekmek /ı/ to have a longing for, desire. -ine çekmek /ı/ to breathe in, inhale. -ini çekmek to sigh. -i çıfıt çarşısı evil-minded. -inden çıkılmaz impossible, (something) which seems insuperably difficult; insoluble, insolvable (problem): içinden çıkılmaz bir hal an impasse. -inden çıkmak /ın/ successfully to manage, carry out, or do (a difficult job); to solve (a difficult problem). -i dar impatient, restless (person). -i daralmak to be depressed, be distressed. -i dayanmamak /a/ 1. to be unable to stand by and do nothing. 2. for (one´s) conscience not to let one do (something). 3. not to be able to stand or bear (something) (because of jealousy). -ine dert olmak to be unhappy at having failed to accomplish (something). -i dışı bir unaffected, free of hypocrisy, genuine. -i dışına çıkmak 1. to vomit, throw up. 2. to have been so bounced about and jolted that one feels nauseated. -inden doğmak see -inden gelmek. -ine doğmak /ın/ intuitively to feel that, have a feeling that (something is going to happen): Böyle bir şey olacağı içime doğmuştu. I´d had a feeling something like this would happen. -ine dokunmak /ın/ to sadden; to pain. - donu underpants. -ini dökmek /a/ to pour out one´s troubles (to), unburden oneself (to). - dünya (a person´s) inner world, inner self. -i erimek to be greatly worried

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük >

См. также в других словарях:

  • içi almamak — 1) midesi kabul etmemek 2) sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğinden, bir işi yapmak istememek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»